Bu
yazı herkes için yazmakla beraber, özellikle genç kardeşlerimizin dikkatini
çekmek için kaleme alındı.
II.
Abdülhamid Han hakkında; ne kadar yazsak-çizsek yine de onu hakkıyla
anlatamayız. N.Fazıl'ın "Ulu Hakan 2. Abdülhamid Han" isimli eserinde
bir cümle şöyledir: "Abdülhamid'i anlamak, her şeyi anlamak
olacaktır." Bu cümle aslında O'nun ve yaptıklarının özeti gibi…
Padişahım,
seni bilenler derler ki; "abdestsiz yere ayak basmaz, hatta yatağının
başucunda Kerbela toprağından imal edilmiş bir tuğla bulundur ve sabah kalkar
kalkmaz, yere abdestsiz basmamak için, bu tuğla ile teyemmüm eder ve sonra
abdest alırdı."
Seni
bize hep vehimli olarak tanıtırlar Padişahım. Ama onlar, senin bugün dahi
kulaklarımızda yankılanan şu seslenişini duymamışlar: "Beni evhamlı
sanıyorlardı. Hayır! Ben, sadece gafil değilim, o kadar!"
Padişahım,
seni 24 Nisan 1909'da 31 Mart denilen düzmece bir olayı bahane ederek tahttan
indirenler, aslında bu yüce milleti tarih sahnesinden silmeyi amaçlıyorlardı.
Padişahım;
o dönemde sana yasakçı diyenler ne şartlar altında görev yaptığını bilmiyorlar
mıydı? Aç kurtlar koca Osmanlı'yı bölmek için fırsatlar kollarlarken, seni
nasıl yasakçı ilan ederler? Sana yasakçı diyenlere; Bir Osmanlı Gazetesi olan
Gayret'i İngiltere tarafından dağıtımının neden yasaklandığını sorsan elbette
bilemeyebilirler…
Seni
en iyi anlayanlar, neden "İngiltere'yi baş düşman" ilan ettiğini
artık gayet iyi biliyorlar…
Dünyanın
her yerindeki mazlum milletlerin yardımına koştuğunu bilmiyorlar mı? Doğu
Türkistan'a gönderdiğin ay-yıldızlı bayrağın, Kaşgar semalarından seni bugün
bile selamlıyor…
Pekin
Hamidiye Üniversitesi'nden kaçımızın haberi var?
Şerif
Hüseyin "ahh ben ne yaptım, ben ne yaptım…" diye dövünüyor mudur hala
Padişahım…
Osmanlı
Devleti'nin içinde bulunduğu ekonomik bunalımdan faydalanarak Filistin'i satın
almaya çalışan Yahudi Herzl'e verdiğin cevap bütün idarecilerin cebinde bir
muska gibi taşıması gereken bir cevap: "Ben bir karış dahi olsa toprak
satmam. Zira bu vatan bana değil milletime emanettir. Milletim bu vatanı
kanlarıyla mahsuldar kılmışlardır. O, bizden ayrılıp uzaklaşmadan tekrar
kanlarımızla örteriz."
Parayla
toprak satın alma girişimleri, SENİN kararlı tutumunla sonuçsuz kalınca,
"Siyonizmin amaçlarına ulaşabilmesi için Osmanlı'nın dağılmasını
beklemeliyiz." "Bir tek plan aklıma geliyor. Sultan'a karşı bir
kampanya açmalı, bu iş için de sürgün edilmiş prensler ve Jön Türklerle temas
kurmalı." diyen Yahudiler bugün de yanı başımızdalar padişahım. Gözleri
yine bizim topraklarımızda…
Japonya'ya
gönderdiğin Ertuğrul Gemi'si; Japonlarla bizim aramızda kurulan bir köprü
oldu.581 Şehidimize bizle beraber Japonlarda bugün hala ağlıyor Padişahım…
Yaptırdığın
binlerce camii yanında, Santa Maria, San Gioacchino in Prati kiliseleri ve daha
bir çoklarında hala senin adın yad edilir Padişahım…
Yıldız
Arşivi gibi muhteşem bir koleksiyonu yağmalayanlar, biliyorlardı ki, arşivdeki
belgeler onların maskelerini düşürecekti… Sanıyorlar ki maskeleri düşmeyecek…
Seni
nasıl gösterirseler göstersinler Padişahım; bu millet, senin yaralı askerine
ellerinle baston yapıp, bizzat verdiğini, Harem'indeki kadınlarının cephedeki
askerler için dikiş diktiklerini, unutmadı ki…
"Ha
kendi evlatlarım, ha millet. Farkı yoktur." Sözünüz bile bize, sizin
devlet anlayışınızın, millete olan sevginizin özeti gibi…
1919
yılındaki bir gazete şöyle yazıyordu senin ardından: "Sen sukût ettin,
sukût etti siper!"
Peygamber
Efendimiz (S.A.V) aleyhine Avrupa'da oynanacak tiyatro oyunlarını Yıldız'dan,
bütün büyük devletleri karşına alma pahasına nasıl engellediğinizi belki bugün
pek çokları bilemez, sizin Resul'e olan sevginizi bizler gayet iyi biliyoruz ve
bir kez daha seni rahmetle ve Fatihalarla
anıyoruz…
"Kaynak onaltiyildiz.com"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder